4 Ocak 2012 Çarşamba

ACI DERYAM, SCHOPENHAUER...

‘’eğer elinizde size hayat boyunca yetecek ve hiç yoldan sapmaksızın hayatı her zaman doğru ışık içinde görmenizi sağlayacak güvenilir bir pusula olsun istiyorsanız kendinizi bu dünyayı bir mahkumiyet ve infaz yeri, dolayısıyla bir ceza sömürgesi olarak, görmeye alıştırmaktan daha uygun bir şey yoktur.’’
Yani bedenim ruhumun mezarı, bu dünya ruhumun cezalarını çektiği yer. Arzuladığımız ve adını dört kitaptan eksik etmediğimiz  cehennemin ta kendisi …
Bi sen bi Fuzuli yediniz bitirdiniz beni. Bu kadar sıkıntıya ‘varoluş’tanmış deyip geçmeyi öğrettiniz. Bunca sıkıntıyı bir tabana oturtun ya eyvallah olsun sana da, fikrine de bu kaçışı bulan zihnine de.
Acı çekerek özgür kalabilmek tam da bu dünya insanına göre. Acı insanı özgürleştiriyorsa müsaade ette ben ‘soylu tutsak’ olarak devam edeyim. Zaten hiç gülesimde kalmadı.
(Bu kadar acı çekmenin insan için farziyetinden bahsettin ama be hocam, sen nekadar acı çektin ki? Dediğimde o kırmızı köfte dudaklarını da yaş ilerledikçe yiyip bitirdiğin de gözden kaçmaz.)J


Fukara tesellisi gibi, bu tüketim deryasında acıdan başka bi b.k kalmıyor ki insanın elinde. Zaten su götürmez bir gerçekmiş bu dünyaya acı için geliş ama kimsenin bunu bağıra bağıra söylemeye g.tü yememiş birinin bunu ‘felsefe’ ekmeğine sürüp balını yemesi gerekiyormuş o sensen, yakışır…

1 yorum: